Anasayfa > BİLİYOR MUYDUNUZ?

BİLİYOR MUYDUNUZ?

BİLİYOR MUYDUNUZ?

Gıda Mevzuatı; Ülkemizin ihtiyaçları, tüketicilerimizin talepleri dikkate alınarak, Avrupa Birliği müktesebatı, FAO/WHO standartları ile global olarak kabul görmüş bilimsel temellere dayalı yaklaşımlar esas alınarak hazırlanmaktadır.

Türk Gıda Kodeksi; gıda ve gıda ile temas eden madde ve malzemelerle ilgili asgarî teknik ve hijyen kriterleri, bitki koruma ürünü ve veteriner ilaç kalıntıları, katkı maddeleri, bulaşanları, numune alma, ambalajlama, etiketleme, nakliye, depolama ve analiz metotlarının ülkemiz standartlarını belirleyen mevzuat bütünüdür.

Gıda mevzuatı olası fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik riskler göz önünde bulundurularak belirlenen kriterler bilimsel değerlendirmeler sonucunda güncellenmektedir.

Tüketicinin yanıltılmaması, ekmek üretiminde ülke genelinde standardizasyon sağlanması, ekmek israfının önlenmesi amacıyla Bakanlığımızca ekmekte gramajla ilgili sınırlamalar getirilmiştir.

Normal ekmek, kepekli ekmek, tam buğday unlu ekmek, tam buğday ekmeği ve ekşi hamur ekmekleri en az 200 gram ağırlıktan başlayarak 10’ar gram arttırılmak suretiyle piyasaya arz edilebilir. Ekmek satışının yapıldığı yerde gramajın yapılması zorunludur. Yapılmayan yerler için bakanlığımıza başvuru yapılması gerekir.

Ekmek fiyat tarifelerinin belirlenmesine dair iş ve işlemler, “Esnaf ve Sanatkârlarca Üretilen Mal Ve Hizmetlerin Fiyat Tarifeleri Hakkında Yönetmelik” ve “Tacir ve Sanayiciler Tarafından Üretilen Mal ve Hizmetlerin Azami Fiyat Tarifelerinin Düzenlenmesi Hakkında Yönetmelik” kapsamında ilgili kurum ve kuruluşlarca yürütülmekte olup Bakanlığımızca düzenlenmemektedir.

Mevzuat gereği Ekmek, tam buğday unlu ekmek, tam buğday ekmeği, kepekli ekmek ve ekşi hamur ekmeklerinde E 920 (L-Sistein) adlı katkı maddesi de dahil olmak üzere hiç bir katkı maddesinin kullanılmasına izin verilmemektedir.

Sadece adı geçen bu ekmeklerin yapımında kullanılan buğday unlarına un üretimi yapılan gıda işletmelerinde olmak üzere E 300 (Askorbik asit) katılmasına izin verilmektedir.

Bütün gıdalarda, gıda katkı maddelerinde, gıda enzimlerinde ve gıda aroma vericilerinde domuz kaynaklı gıda katkı maddelerinin kullanımı mevzuat gereği yasaktır.

İnsan saçından L-sistein üretimine, gıda katkı maddesi olarak ithalatına, gıda maddelerinde kullanımına izin verilmemektedir.

E kodu; her bir gıda katkı maddesi için Avrupa Birliği tarafından onaylanarak belirlenen Europe (Avrupa) kelimesinin baş harfi kullanılan kod numarasını ifade etmektedir. E-kodu gerekli güvenlik testlerinden geçmiş ve tüm spesifikasyonu belirlenmiş katkı maddelerine verilen kodları gösterir ve bu bir güvenliğin ifadesidir.

Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi, ülkemizde de kullanılan her katkı maddesinin fonksiyonu ile birlikte ya adı ya da E kodunun etikette belirtilmesi zorunludur.

Domuz kaynaklı gıda katkı maddelerinin gıdalarda kullanılması yasaktır.

Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği ile aroma vericiler veya bal eklenerek bal aromalı şurup, çam aromalı şurup, ballı şurup ve benzer isimlerle bal izlenimi veren ürünlerin Bal algısı yaratarak tüketiciyi yanıltılmasını önlemek amacıyla 19.02.2020 tarihi itibariyle üretilmesi yasaklanmıştır.

Dünya Sağlık Örgütünün tavsiye ettiği kişi başı günlük tuz miktarı 5 gramdır. Ülkemizde 2008 yılında kişi başı tuz tüketimi günlük 18 gram iken bakanlığımızca yapılan mevzuat düzenlemeleri ile kişi başı tuz tüketimi 2020 yılında 10 gramın altına düşürülmüştür. Bakanlığımızın tuz azaltma çalışmaları devam etmektedir.

Gıdalarda tuz ve şeker miktarının azaltılması ve halkımızın daha sağlıklı gıda tüketmelerine yönelik Ekmek, Kırmızı Pul Biber, Kavurma, Salça, Peynir, Zeytin vb. ürünlerde tuz miktarı azaltılmıştır.

Tuz etiketlerinde “ Tuzu Azaltın, Sağlığınızı Koruyun” ifadesi zorunlu hale getirilmiştir.

Meyve suyunda ilave şeker kullanımı yasaklanmıştır.

Gıda ambalajı olarak kullanılan plastik madde ve malzemelerin üzerinde üçgen şeklindeki geri dönüşüm sembolü içinde bulunan çeşitli rakamlar, plastik malzemelerin hangi hammaddeden yapıldığını gösteren rakamlardır. Bahse konu numaralandırma işlemi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın görev kapsamında bulunmaktadır.

Takviye edici gıdalar normal beslenmeyi takviye etmek amacıyla, vitamin, mineral, protein, karbonhidrat, lif, yağ asidi, amino asit gibi besin öğelerinin veya bunların dışında besleyici veya fizyolojik etkileri bulunan bitki, bitkisel ve hayvansal kaynaklı maddeler, biyoaktif maddeler ve benzeri maddelerin konsantre veya ekstraktlarının tek başına veya karışımlarının, kapsül, tablet, pastil, tek kullanımlık toz paket, sıvı ampul, damlalıklı şişe ve diğer benzeri sıvı veya toz formlarda hazırlanarak günlük alım dozu belirlenmiş ürünler olup bu ürünler ilaç değildir ve ilaç amaçlı kullanılması uygun değildir. Bu kapsamda takviye edici gıdaların etiketinde “İlaç değildir. Hastalıkların önlenmesi veya tedavi edilmesi amacıyla kullanılmaz.”  İfadesinin yer alması zorunludur.

Takviye edici gıdalar dahil olmak üzere bütün gıdalarda kullanılabilecek sağlık beyanları Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun yetkisindedir.

Bakanlığımızca takviye edici gıdalar dahil olmak üzere hiçbir gıda için kilo verdirici, kilo aldırıcı, boy uzatıcı, cinsel performansı arttırıcı, sigara bıraktırıcı, hastalıkları iyileştirici, hücre yenileyici, zeka arttırıcı, beyin geliştirici, bağışıklık arttırıcı vb. niteliklerde hiç bir ürüne onay verilmemektedir.

Son Tüketim Tarihi (STT), mikrobiyolojik açıdan kolay bozulabilen ve bu nedenle insan sağlığı açısından kısa süre içerisinde tehlike oluşturması muhtemel olan gıdaların tüketilebileceği son tarihtir. Son tüketim tarihi geçmiş ürünlerin kullanılması uygun değildir. Ayrıca mevzuat gereği Son tüketim tarihi (STT) geçmiş ürünlerin satışı mevzuat gereği yasaktır. Gıda alışverişlerinizde son tüketim tarihi (STT) geçmiş ürünleri almayınız, bu ürünlerle ilgili Bakanlığa şikayette bulununuz.

Tavsiye Edilen Tüketim Tarihi (TETT) ise uygun şekilde muhafaza edildiğinde, gıdanın kendine has özelliklerini koruduğu süreyi gösteren tarihi ifade etmektedir. Bu tarih, son tüketim tarihinden farklı olarak gıdanın; tazelik, tat, aroma gibi duyusal özelliklerine dayanarak belirlenmektedir.

Tavsiye Edilen Tüketim Tarihi (TETT) geçmiş ürünler tat, koku, görünüş gibi bozulmaların olmaması koşulu ile piyasada bulunabilir. Tavsiye edilen tüketim tarihi geçmiş gıdaların insan tüketimine uygunluğu gıda işletmecilerinin sorumluluğunda olup Bakanlığımızca bu kapsamda da denetimler yapılmaktadır.

Gıdaların etiketlenmesine ilişkin kurallar, 26/1/2017 tarihli Türk Gıda Kodeksi Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliği ile düzenlenmiştir. Bütün hazır ambalajlı gıdaların etiketinde aşağıdaki bilgilerin yer alması zorunludur.

  • Gıdanın adı,
  • Bileşenler listesi,
  • Alerjiye veya İntoleransa Neden Olan Belirli Madde veya Ürünler,
  • Belirli bileşenlerin veya bileşen gruplarının miktarı,
  • Gıdanın net miktarı,
  • Tavsiye edilen tüketim tarihi veya son tüketim tarihi,
  • Özel muhafaza ve/veya kullanım koşulları,
  • Gıda işletmecisinin adı veya ticari unvanı ve adresi,
  • İşletme kayıt numarası veya tanımlama işareti,
  • Menşe ülke,
  • Kullanım bilgisi olmadığında gıdanın uygun şekilde tüketimi mümkün değilse, gıdanın kullanım talimatı,
  • Hacmen % 1,2’den fazla alkol içeren içeceklerde hacmen gerçek alkol derecesi,
  • Parti Numarası,
  • Beslenme bildirimi ( Gıdanın 100 gramında veya 100 ml’sinde Enerji ve besin ögelerinin (Yağ, doymuş yağ, karbonhidrat, şekerler, tuz, protein) miktarı.)

Gıda etiketlerinde zorunlu bilgilere ilave olarak üretim tekniği ve kullanılan gıda bileşenlerine göre aşağıdaki bilgilerin de etikette yer alması zorunludur.

  • Belirli Gazlar İle Ambalajlanan Gıdalar
  • Tatlandırıcı İçeren Gıdalar
  • Glisirhizinik Asit veya Glisirhizinik Asidin Amonyum Tuzunu İçeren Gıdalar
  • Yüksek Miktarda Kafein İçeren Gıdalar
  • Bitkisel Sterol, Bitkisel Sterol Esteri, Bitkisel Stanol veya Bitkisel Stanol Esteri İlave Edilmiş Gıdalar
  • Bileşiminde Etil Alkol ve/veya Alkollü İçki Bulunan Gıdalar
  • Domuzdan Elde Edilen Madde İçeren Gıdalar

Toplu tüketim yerlerinde 1/1/2020 tarihinden itibaren alerjen madde bilgisinin son tüketiciye sunulması zorunlu hale getirilmiştir. Bu bildirim afiş, yazı tahtası, menüler vasıtasıyla yapılabilir. Konu ile ilgili örnek afiş çalışması Bakanlığımız tarafından yapılmıştır.

ALERJİYE VEYA İNTOLERANSA NEDEN OLAN BELİRLİ MADDE VEYA ÜRÜNLER

Madde veya ürünler

  • Gluten içeren tahıllar: buğday (ör. kılçıksız buğday ve kamut), çavdar, arpa, yulaf veya bunların hibrit türleri ve bunların ürünleri
  • Kabuklular (Crustacea) ve bunların ürünleri
  • Yumurta ve yumurta ürünleri
  • Balık ve balık ürünleri
  • Yerfıstığı ve yerfıstığı ürünleri
  • Soya fasulyesi ve soya fasulyesi ürünleri
  • Süt ve süt ürünleri (laktoz dahil)
  • Sert kabuklu meyveler: Badem (Amygdalus communis L.), fındık (Corylus avellana), ceviz (Juglans regia), kaju fıstığı (Anacardium occidentale), pikan cevizi (Carya illinoiesis (Wangenh.) K.Koch), brezilya fındığı (Bertholletia excelsa), antep fıstığı (Pistacia vera), macadamia fındığı ve Queensland fındığı (Macadamia ternifolia) ve bunların ürünleri
  • Kereviz ve kereviz ürünleri
  • Hardal ve hardal ürünleri
  • Susam tohumu ve susam tohumu ürünleri
  • Kükürt dioksit ve sülfitler (tüketime hazır veya üreticilerin talimatlarına göre hazırlanan ürünler için, toplam SO2 cinsinden hesaplanan konsantrasyonu 10 mg/kg veya 10 mg/L’den daha fazla olanlar)
  • Acı bakla ve acı bakla ürünleri
  • Yumuşakçalar ve ürünleri

​Ülkemizde 1/1/2021 tarihi itibariyle hayvansal kaynaklı yağda doğal olarak bulunan trans yağlar hariç olmak üzere son tüketiciye arz edilecek olan gıdaların trans yağ içeriği maksimum %2 ‘yi geçemez.

​İnsan tüketimi için piyasaya sunulan yumurtalar, A sınıfı sofralık yumurta olarak adlandırılır. A sınıfı sofralık yumurtaların üzerinde Tarım ve Orman Bakanlığının bilgisayar destekli veri tabanına kaydedilirken kanatlı işletmelerine Bakanlık il/ilçe müdürlükleri tarafından verilen, bir haneli yetiştirme metodu kodu, iki haneli ülke kodu ve iki haneli il trafik kodunun ardından gelen işletmeye özgü 10 rakamlı bir sayı ile birlikte toplam 15 haneden oluşan işletme numarası ile yine Tarım ve Orman Bakanlığının bilgisayar destekli veri tabanına kaydedilirken kanatlı işletmelerinde bulunan her bir kümesteki sürülere Bakanlık il/ilçe müdürlükleri tarafından verilen 1, 2, 3, ... gibi kümes numarası verilir.

Yetiştirme metodu kodu ile işletme ve kümes numarası kolayca görülebilir, okunaklı ve en az 2 mm yükseklikte olacak şekilde yumurta kabuğu üzerine damgalanır. İşletme numarası damgalanırken, yetiştirme metodu kodu, il trafik kodu ve işletmeye özgü kod arasında bulunan ve bilgisayar destekli veri tabanında işletme numarasını 15 haneye tamamlamak için kullanılan sıfırlar damgalanmayabilir. Ayrıca A sınıfı yumurtanın üzerine isteğe bağlı olarak yumurtlama tarihi de damgalanabilir.

A sınıfı yumurta kabuğuna işletme ve kümes numarası yanında yetiştirme metodu kodunun da damgalanması ve etiket bilgilerinde yetiştirme metodu kodunun açıklanması zorunludur. Yetiştirme metodu kodu, işletme ve kümes numarası önüne, organik yetiştiricilik için 0, free range (açık dolaşıma erişim) yetiştiricilik için 1, kümeste kafessiz yetiştiricilik için 2 ve kafesli yetiştiricilik için 3 olacak şekilde sistem tarafından otomatik olarak verilmektedir.

Örnek: Organik yetiştiricilik için 0TR060000060000-01

Bileşenlerin miktarının verilmesi aşağıda belirtilen durumlarda zorunludur:

  • İlgili bileşen veya bileşen grubu, gıdanın adında yer alıyorsa
  • İlgili bileşen veya bileşen grubu tüketici tarafından genellikle gıdanın adı ile ilişkilendiriliyorsa (Lahmacunda belirtilen kıyma miktarı)
  • İlgili bileşen veya bileşen grubu, etiket üzerinde kelimeler, resimler veya grafikler ile vurgulanıyorsa
  • İlgili bileşen veya bileşen grubu, gıdanın tanımlanması için ve adından veya görünüşünden dolayı karıştırılabileceği ürünlerden ayırt edilmesi için elzem ise bileşen miktarı bildirilmelidir.

Bileşenler listesinde alerjiye neden olan madde veya ürün adları, bu bilgiyi listenin geri kalan bölümünden açıkça ayıran bir yazı dizgisi vasıtasıyla (örneğin, punto, stil veya arka plan rengi aracılığıyla) vurgulanır.

İçindekiler: Buğday Unu, Şeker,Fruktoz Şurubu, Glukoz Şurubu,), Fındık, Toz Kakao, Süttozu, Yumurta, Tuz, …..

Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından onaylanan takviye edici gıdaların listesi https://ggbs.tarim.gov.tr/ adresinde yer alan “Onaylı Takviye Edici Gıdalar Listesi” nde yayımlanmaktadır.

Her takviye edici gıda, her yaş grubu için kullanılamaz. Takviye edici gıdaların içeriğinde yer alan etken maddelerin limitleri ve kullanım koşulları yaş gruplarına göre değişmektedir. 11 yaş ve üzeri bireyler için piyasaya arz edilmiş bir üründe, içerikteki madde miktarları, bu yaş grubu için belirlenen limitler göz önünde bulundurularak oluşturulmuş olacağından, bu takviyenin 2-4 ya da 4-10 yaş grubu çocuklar tarafından kullanımı sağlık problemlerine sebep olabilir. İçerikte 10 yaşından küçük çocuklar için kullanımı yasak olan bir bileşen olabilir. Bu sebeple, 2-4 ya da 4-10 yaş grubu çocuklar için formule edilerek piyasaya arz edilen ürünlerin etiketinde ürün adıyla birlikte “2-4 yaş grubu çocukların kullanımına uygundur.” veya “4-10 yaş grubu çocukların kullanımına uygundur.” ifadesi yer almaktadır. Çocuklar için kullanılacak ürünlerin etiketlerinde bu ifadelerin olup olmadığı mutlaka kontrol edilmelidir.

Takviye edici gıdaların içeriğindeki madde miktarları, yaş grupları için belirlenen limitler göz önünde bulundurularak belirlenmektedir. Satın alınan ürün içerisinde, günlük tüketilebilecek maksimum miktarda etken madde bulunurken, daha etkili olsun diye tavsiye edilen tüketim porsiyonundan fazla alınması, sağlık riski oluşturur. Onaylı her ürünün etiketinde, ne kadar kullanılması gerektiğine dair bir tavsiye edilen günlük porsiyon miktarı (1 kapsül, 2-3 tablet, 1 saşe, 1 ölçek, 5 ml vb. gibi) ve “Tavsiye edilen günlük porsiyonu aşmayın.” uyarısı yer almaktadır.

​Tüketime hazır haldeki gıdanın 100 g veya 100 ml’sinin enerji veya besin öğeleri için günlük alınması tavsiye edilen miktarın ne kadarını karşıladığını % olarak gösterir. RA belli yaşta ve cinsiyetteki hemen hemen bütün sağlıklı insanların beslenme ihtiyaçlarını karşılayacak ortalama günlük besin alım miktarıdır. Bu değer etiket üzerinde bir porsiyon veya bir tüketim birimi için de verilebilir.

Beslenme beyanı, bir gıdanın içerdiği enerji, besin öğeleri veya diğer öğeleri nedeniyle beslenme yönünden aşağıda belirtilen yararlı özelliklere sahip olduğunu belirten, ileri süren veya ima eden herhangi bir mesaj olarak tanımlanmıştır.

Yüksek lif, düşük yağlı, enerjisi azaltılmış gibi ifade edilen beslenme beyanları, gıda etiketlemesinde gönüllü olarak uygulanmakta olup tüketici yararına bilgilendirme sağlamaktadır.

Gıda güvenilirliği teminine yönelik yürütülen denetim ve kontroller; ithalat ve ihracatta yapılan kontroller dahil olmak üzere birincil üretim aşamasından tüketiciye kadar olan tüm aşamalarda; işletmelerin onay/kayıtları ile şüphe, şikayet, izleme, izlenebilirlik, gözetim ve denetim gibi farklı hizmet ve tekniklerin tümünü içermektedir.

Resmi kontroller sırasında gerekli görülmesi halinde numuneler alınmakta ve analizler yapılmak üzere Gıda Kontrol Laboratuvar Müdürlüklerine gönderilmektedir. Gıda Kontrol Laboratuvarlarında gıda ve gıda ile temas eden madde ve malzemelerin mevzuatta belirlenmiş kriterler kapsamında gıda güvenilirliği ve kalitesine ilişkin analizleri yapılmaktadır. Yapılan resmi kontroller ve analiz sonrası olumsuzluk tespiti halinde gıda işletmelerine idari yaptırımlar uygulanmaktadır.

Bakanlıkça 5996 sayılı Kanun kapsamında: Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunma, idari para cezası, ürünlere el koyma, mülkiyetinin kamuya geçirilmesi üretimin tamamı veya tehlike oluşturan bölümünün faaliyetlerinin durdurulması, insan sağlığı ve gıda güvenilirliği, hayvan sağlığı ve yem güvenilirliği açısından tehlike oluşturmayan ve acil tedbirleri gerektirmeyen diğer durumlarda, görülen uygunsuzlukların giderilmesi için süre verilmesi gibi tedbirler uygulanmaktadır.

Bu denetimler, 81 ilde bulunan toplam 7.104 gıda kontrol görevlisi tarafından yapılmaktadır.

Bakanlığımızca resmi kontroller risk esasına göre önceden haber verilmeksizin Bakanlık ve İl yıllık numune alma programları, Ulusal Kalıntı İzleme Planı (UKİP) yanı sıra şüphe, şikâyet, ihbar, TİMER, CİMER ve Alo 174 Gıda Hattı kapsamında şikâyet edilen ürün ve firmalara yönelik olarak gerçekleştirilmektedir.

  • Gıdaların etiket bilgilerini mutlaka okuyun.
  • Son tüketim tarihi veya tavsiye edilen tüketim tarihinin bulunup bulunmadığını kontrol edin. Son tüketim tarihi geçmiş gıdaları kesinlikle satın almayın.
  • Ambalajı bozulmuş, bombaj yapmış, şişmiş, delinmiş, sızıntı yapmış ambalajlı gıdaları satın almayın.
  • Etiket üzerindeki uyarılara dikkat edin ve her ürünün kendine özgü muhafaza şartlarında (sıcaklık, nem, ışık, vb…) satışa sunulup sunulmadığını kontrol edin.
  • Dondurulmuş gıdalarda soğuk zincirin kırılmamasına dikkat edin.
  • Satın aldığınız gıdaları uygun sıcaklıkta muhafaza edin.
  • Et ve et ürünleri ile süt ve ürünlerini buzdolabı koşullarında 0-4° C’de muhafaza edin.
  • Pişirilmiş gıdaları hemen tüketin ya da daha sonra tüketecekseniz hızla soğutun, buzdolabında muhafaza edin ve tüketilecek miktarını ısıtın.
  • Pişmiş gıdanın tekrar tekrar ısıtılmasından kaçının.
  • Kuru gıdaları karanlık, serin, kuru yerde muhafaza edin.
  • Dondurulmuş ürünleri -18° C’de muhafaza edin, tüketileceği zaman buzdolabında çözündürün ve çözündürüldükten sonra tekrar dondurmayın.

Tüketicilerin “gıda” ile ilgili her türlü şikayet ve talebi, Türkiye’nin her yerinden Alo174 Gıda Hattı Çağrı Merkezine bildirebilirler. Bu çağrı merkezi tarafından alınan ihbar ve şikâyetler web tabanlı yazılımlar sayesinde içeriğine göre Bakanlığımızın ilgili birimlerine iletilmektedir. Yapılan değerlendirme ve denetim sonucu yapılan işlemler ile ilgili bilgiler aynı web yazılımına kaydedilmekte ve T.C. Kimlik numarası karşılığında başvuruda bulunan kişiye başvuru takip numarası verilmektedir.

Başvuru sahibi, T.C. Kimlik numarası ve bu başvuru numarasıyla ya Alo174’ü tekrar arayarak ya da www.alo174.gov.tr internet adresi üzerinden şikâyet ve talebinin sonucunu sadece kendisi görebilmektedir. Başvuru sahiplerine ait kimlik bilgileri Alo Gıda temas noktaları tarafından görülememektedir. Başvuru esnasında verilen kişisel bilgilerin diğer kişi veya kurumlarla paylaşılmasını engellemek amacıyla bu önlem alınmıştır.

Gelen başvurular en kısa sürede cevaplandırılmaktadır.

Alo174 Gıda Hattı Çağrı Merkezine erişim kanalları günün koşullarına ve ihtiyaca istinaden geliştirilmektedir (Telefon, e-posta, sosyal medya, mobil uygulama, web chat, görüntülü görüşme, e-Devlet, WhatsApp, Bip).

Bakanlığımızca gıda ve yemde taklit ve tağşiş yaptığı kesinleşen firmalar hakkında internet sayfamızda kamuoyu duyurusu yapılmaktadır. İnternet sitemizi (www.tarimorman.gov.tr) takip ederek taklit ve tağşiş yapan firma adlarını internet sitesinde yayımlandığı tarihten itibaren 30 gün süre ile duyurular bölümünde bulabilirsiniz.

Kontrol görevlisi, yaptığı resmi kontrollerde her türlü etkiden ve çıkar ilişkisinden uzak, tarafsız, objektif ve bağımsız olarak karar almak zorunda olduğundan ve numune alma şartları mevzuatta açık şekilde belirtildiğinden tüketicilerin elindeki numuneler alınamamaktadır. Ambalajı açılmış, bozulmuş veya ambalajı ürüne zarar verecek şekilde hasar görmüş ürünlerden numune alınması ürün içeriğinin değiştirilmiş olabileceği, dışarıdan müdahale olabileceği veya benzeri itirazlara neden olabileceğinden yapılan uygulama hukuki olarak tartışmalı hale gelebilecektir. Ancak tüketicilerin şüphe veya şikayeti durumlarında Alo174 Gıda Hattı’na bildirmeleri halinde işletmelerin hijyen esaslarına uygunluğu denetlenmekte, aynı partiden numune bulunabilmesi halinde aynı partiden bulunamaması durumunda ise başka partiden numune alınmakta ve analiz için Gıda Kontrol Laboratuvar Müdürlüklerine gönderilmektedir. Sonuçlardan şikayet sahibi bilgilendirilmektedir.

Modern biyoteknolojik yöntemler kullanılmak suretiyle gen aktarılarak elde edilmiş, insan dışındaki canlı organizmadır. Diğer bir ifadeyle “klasik melezleme yöntemleri ile gen değişimi mümkün olmayan türler arasında, biyoteknolojik metotlarla gen transferi yapılan organizmalardır.

Hibrit kendi türleri arasında doğal yoldan yapılan melezleme ile elde edilen tohumları ifade etmektedir. Dolayısı ile hibrit tohumların GDO ile bir ilgisi yoktur.

İnsan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevre ve biyolojik çeşitliliği korumak için GDO ve ürünleri ile ilgili faaliyetlerin güvenli bir şekilde yapılmasıdır.

2019 yılında en fazla GD-tarımsal ürün ekimi yapan ilk 5 ülke sırasıyla ABD, Brezilya, Arjantin, Kanada ve Hindistan'dır. 2019 yılında 29 ülkede toplam 190,4 milyon hektar alanda toplam 17 milyon civarında çiftçi transgenik ürün yetiştirmiştir. Dünya üzerindeki tarımsal biyoteknolojinin en büyük üreticileri Amerika Kıtasında bulunmaktadır.

GD-Tarım ürünlerinin dünya üzerindeki ekim alanı ne kadardır? 

Genetik değişikliğe uğratılmış bakteriler özellikle sağlık (rekombinanat ilaç, aşı vb.) olmak üzere gıda sektöründen ve birçok endüstriyel sektörde örneğin fabrika atıklarının temizlenmesinde, yen, enerji kaynaklarının geliştirilmesinde kullanılmaktadır.

Sağlık sektöründe klasik sentetik ilaç üretim tekniklerine göre daha çok tercih edilen genetik yapısı değiştirilen mikroorganizmalar; yüksek sıcaklık ve basınca ihtiyaç duymamakta, az ve yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmaktadırlar ve bu sebeple çevreye az zarar vermektedirler.

Tarımsal açıdan incelendiğinde daha verimli, virüs ve böceklerin neden olduğu hastalıklara ve kuraklık, tuzluluk, soğuk gibi çevresel koşullara dirençli bitki üretimi için kullanılmaktadır.

Hayvancılık sektöründe de et ve süt amaçlı üretilen hayvanların verimini artırmak amacıyla GDO teknolojisine başvurulmaktadır.

Klasik yöntemler ile elde edilebilecek biyolojik verim artışının artık sınırlarına gelindiği düşünüldüğünde, bitki ıslah çalışmalarında GDO teknolojisinin kullanılması kaçınılmaz görünmektedir.

Dünyada GDO’lu ürünlerle ilgili iki temel yaklaşım vardır:

1. GDO’lu ürünlerin geleneksel ürünlerle aynı olduğunu ve risk taşımadığını savunan, aralarında ABD, Çin, Hindistan, Kanada, Arjantin, Avustralya, Brezilya, Yeni Zelanda’nın da bulunduğu “GDO Taraftarları” ülkelerdir. ABD’de etiketleme dahil, herhangi bir kısıtlama yoktur.

2. GDO’lu ürünlerin geleneksel ürünlerden farklı olduğunu ve risk taşıdığını savunan ülkeler ise “İhtiyatlı Yaklaşanlar” olarak nitelendirilmektedir. Türkiye ve AB üyesi ülkeler, GDO konusuna ihtiyatlı yaklaşma prensibini benimsemişlerdir. Bu ülkelerde, bilimsel organlar tarafından risk değerlendirmeleri yapılmaktadır.

Ülkemiz de AB’de olduğu gibi GDO konusunda ihtiyatlı yaklaşma prensibini benimsemiştir.

GDO’lu ürünlerle ilgili işlemler; 26 Eylül 2010 tarihinde yürürlüğe giren “Biyogüvenlik Kanunu” ve yine aynı tarihte yürürlüğe giren “Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerine Dair Yönetmelik” hükümlerine göre yürütülmektedir.

Biyogüvenlik Kanunu kapsamına giren ürünler ile ilgili olarak; GDO ve ürünlerinin onay alınmaksızın piyasaya sürülmesi, Kurul kararlarına aykırı olarak kullanılması veya kullandırılması, Kurul tarafından piyasaya sürme kapsamında belirlenen amaç ve alan dışında kullanımı, bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve devam formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması ve genetiği değiştirilmiş bitki ve hayvanların üretimi yasaktır.

GDO konusunda AB’de bebekler için bile yasaklama yokken, mevzuatımız en hassas tüketici grubu olması nedeniyle bebeklerin ihtiyati tedbir kapsamında mutlaka koruma altına alınmasını öngörmüştür.

Biyogüvenlik Kanunu kapsamında, GDO ve ürünleri ile ilgili yapılan başvuruların değerlendirilmesi ve GDO ile ilgili bazı görevlerin yürütülmesi için “Biyogüvenlik Kurulu” oluşturulmuştur. Biyogüvenlik Kurulu, GDO veya ürünlerine ilişkin yapılan bir başvuru hakkında bilimsel esaslara göre yapılan risk değerlendirmesi ve sosyo-ekonomik değerlendirme sonuçlarına göre karar vermektedir.

Biyogüvenlik Kurulu tarafından sadece yem amaçlı kullanım için hali hazırda onaylı 15 adet soya geni ve 21 adet mısır geni bulunmakta olup gıda amaçlı olarak onay verilmiş bir gen bulunmamaktadır. Bu amaçla gıda amaçlı GDO’lu ürün ithaline de izin verilmemektedir.

Takviye edici gıdalar ya da bilinen adıyla gıda takviyeleri; 5996 sayılı Kanun kapsamında “normal beslenmeyi takviye etmek amacıyla, vitamin, mineral, protein, karbonhidrat, lif, yağ asidi, amino asit gibi besin öğelerinin veya bunların dışında besleyici veya fizyolojik etkileri bulunan bitki, bitkisel ve hayvansal kaynaklı maddeler, biyoaktif maddeler ve benzeri maddelerin konsantre veya ekstraktlarının tek başına veya karışımlarının, kapsül, tablet, pastil, tek kullanımlık toz paket, sıvı ampul, damlalıklı şişe ve diğer benzeri sıvı veya toz formlarda hazırlanarak günlük alım dozu belirlenmiş ürünler” olarak tanımlanmıştır. 

Günlük beslenme ihtiyacının karşılanmasının desteklenmesi amacıyla Bakanlığımızca kayıt altına alınan işletmelerde üretilen ve ithaline izin verilen “takviye edici gıda” niteliğindeki ürünlerin; kilo verdirici, kilo aldırıcı, boy uzatıcı, cinsel performansı arttırıcı, sigara bıraktırıcı, hastalıkları önleyici, tedavi edici ve iyileştirici ürünlermiş gibi gösterilerek satışa sunulması mevzuata aykırıdır. Bu tür iddialarla satılan ürünler, söz konusu beklentilerin karşılanması amacıyla tüketilmemelidir. 

Bazı Gerçek ve Tüzel kişiler Bakanlığımızdan “takviyeedici gıda” olarak gerek ithal gerekse kayıt altına aldığımız işletmelerdeüretmiş oldukları ürünlerini izin aldıkları amaçlardan farklı şekillerdepazarlamakta, bu ürünleri yazılı ve görsel medyada ve internet sitelerindetüketiciyi yanıltıcı ifadelerle tanıtmakta, böylece tıp literatüründe hastalıkolarak kabul edilen ve hekim kontrolünde tedavi edilmesi gerekenrahatsızlıkların bu ürünlerle tedavi edebileceği izlenimini oluşturmaktadırlar.Ülkemizde takviye edici gıdaların “%100 Bitkisel”, “Tamamen doğal”, ”Hiçbir yanetkisi yok”, ”Sorunlarınıza bitkisel çözüm” gibi sloganlarla satılması, toplumsağlığı açısından çok ciddi bir risk oluşturmaktadır. Oysaki Bakanlığımız buiddialarla satılan hiçbir ürüne ithal izni vermemekte ve bu işletmeleri kayıtaltına almamaktadır. Bununla birlikte, takviye edici gıda olup kaçak yollardanülkemize girişi yapılan ve satışa sunulan ürünler takviye edici gıda adıaltında ilaç gibi tanıtılarak insan sağlığına zararlı madde (ilaç etkin mad.vb.) ihtiva ettiği tespit edilmektedir. Bu tür ürünlere ilaç etkin maddelerininkarıştırılması ile amacı dışında ticarete konu edilen ürünlerin tespiti içinBakanlığımızca yoğun çaba harcanmaktadır. Bu tür ürünler takviye edici gıdaolmaktan çıkarak tamamen doktor tavsiyesiyle kullanılması gereken tıbbi birilaç halini almaktadır.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı resmi kontrol görevlileri tarafından takviye edici gıdaların satış ve üretim yerleri ile bu ürünlerin fiili ithalat aşamasında yürürlükteki mevzuat çerçevesinde risk esasına göre denetimler yapılmakta ve gerektiğinde ürünlerden numune alınmaktadır. Yapılan denetim ve kontrollerde ürünlerde olumsuzluk tespit edilmesi halinde mevzuat çerçevesinde idari para cezası, Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusu ve ürünlerin piyasadan toplatılması gibi yasal işlemler uygulanmaktadır. Bakanlığımız radyo, televizyon, dergi ve internet sitelerinde yapılan her türlü tüketiciyi yanıltıcı reklam ve tanıtımla ilgili Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına, Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna, Reklam Özdenetim Kuruluna, Gümrük ve Ticaret Bakanlığına bildirimde bulunmaktadır. Sağlık Bakanlığı ile de koordineli çalışmalar yürütülerek takviye edici gıdalar ile ilgili kamuoyu nezdindeki bitkisel ilaç algısını değiştirmeyi hedeflemektedir.

Türkiye'de pancar şekeri ve nişasta bazlı şeker olmak üzere iki temel tür şeker üretimi yapılmaktadır. Nişasta bazlı şekerin iki türü olan glukoz şurubu ve izoglukozun (HFCS) her ikisi de ülkemizde üretilmektedir.


Ülkemiz fabrikalarında pancar ve mısırdan şeker üretimi yapılmaktadır.

Beyaz şeker (sakaroz) üretim prosesinde, hammaddenin kamış veya pancar olmasına bağlı olarak bazı değişiklikler bulunmakla birlikte, her iki proses sonucu üretilen uluslararası standartlara uygun beyaz şekerler arasında kalite farkı bulunmamaktadır.

Tatlılık, şekerin miktarı ile bağlantılı olup, şekerin kristal boyutu ile ilişkisi bulunmamaktadır. Standart kalitede, aynı miktardaki iri kristalli şeker ile ince kristalli şekerin tatlılığı aynıdır. Tüm fabrikalarda üretilen ve pazara sunulabilen şekerler, standart kalite beyaz şeker olduğundan kristal büyüklüğü ne olursa olsun tüm fabrikalarda üretilen beyaz şekerlerin aynı ağırlıktaki miktarlarının vereceği tatlılık eşittir. Ancak aynı ağırlıktaki farklı kristal boyutuna sahip şekerlerin kapladığı hacim farklı olmaktadır. Örneğin; aynı miktarda iri kristalli bir şeker serbestçe doldurulduğu bir kapta büyük bir hacim kaplamakta, ince kristalli olan ise daha düşük bir hacim kaplamaktadır. Kristal şekerin günlük kullanımında kullanılan ölçekler (çay kaşığı, yemek kaşığı, bardak, vb.) ağırlık değil hacim esasına dayandığından aynı ölçekteki ince veya iri kristal boyutlu şeker miktarları birbirinden farklı olmakta ve dolayısıyla tatlılıkları da farklı olmaktadır. Sonuç olarak, aynı miktardaki şekerlerin tatlığının aynı olmasına karşın, aynı hacimdeki şekerlerin tatlılığı farklı olabilmekt

Açıkta satılan sütlerde her zaman bruselloz hastalığına neden olan mikroorganizma ve antibiyotik kalıntısı bulunma riski vardır. Gıda işletmesine gelen sütler ise çeşitli analizlere (antibiyotik testi vb.) tabi tutularak kabul edilmekte, gerekli kriterleri sağlayamayanlar ise kabul edilmemekte ve işlenmemektedir. Zararlı mikroorganizmalar süte uygulanan pastörizasyon, sterilizasyon, UHT gibi ısıl işlemlerle elimine edilmektedir.

Yoğurtların uzun süre bozulmaması süt ürünleri üretim teknolojisinin gelişmesi sonucu oluşmuştur. Süte uygulanan ısıl işlem ile içerisindeki suyun bir kısmı uzaklaştırılır, aynı zamanda gıda kaynaklı hastalıklara neden olabilecek mikroorganizmalar yok edilmiş olur. Yoğurt üretiminde sağlanan kontrollü fermantasyon ile ekşimeye ve bozulmaya neden olan maddelerin oluşumu engellenir. 

Ev ortamında yapılan yoğurtlarda ise kullanılan mikroorganizmalar (endüstrideki adı starter kültür) bir önceki yoğurttan elde edilir ve fermantasyon sıcaklığı ve süresi kontrol edilemediğinden bozulma daha hızlı gerçekleşir.

Gıda katkı maddeleri, teknolojik bir amaç (koruyucu, renklendirici, kıvam artırıcı, emülsifiye edici, topaklanmayı önleyici, tatlandırıcı vb.) doğrultusunda gıdaya eklenen bileşenlerdir.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü ile Dünya Sağlık Örgütü uzmanlarından oluşan Gıda Katkı Maddeleri Ortak Uzman Komitesi (JECFA) tarafından katkı maddelerinin değerlendirmeleri yapılarak insan sağlığı açısından risk oluşturmayacak katkı maddeleri ve kullanım miktarları belirlenmektedir. Gıdalarda, risk değerlendirmesi yapılarak kullanımı uygun bulunan ve kullanım limiti belirlenen gıda katkı maddelerinin kullanılmasına izin verilmektedir. 

Gıda katkı maddeleri, uluslararası standartlar dikkate alınarak hazırlanan Türk Gıda Kodeksi Gıda Katkı Maddeleri Yönetmeliği’ne göre kullanılabilir.

Gıdalarda kullanılan katkı maddelerinde bir standardın sağlanabilmesi için gıda katkı maddeleri uluslararası bir sistemle numaralandırılmıştır. Numaraların başında bulunan E harfi Europe (Avrupa) sözcüğünün ilk harfidir. Bir katkı maddesinin E kodu taşıması, bu katkının üzerinde risk değerlendirme çalışmalarının tamamlandığını ve Avrupa Birliği’nin Bilimsel Gıda Komitesi tarafından onaylandığını gösterir.

Gıda katkı maddeleri yapay olabildikleri gibi doğal ya da doğala özdeş maddelerden oluşmaktadır. Bunlara örnek verirsek; pancar suyundan elde edilen kırmızı renklendirici Betanin (E 162) doğal, doğadakinin eşdeğeri olan Sitrik Asit (E 330) doğala özdeş, doğada hiç bulunmayıp da insan tarafından kimyasal olarak üretilmiş Asesülfam K (E 950), Aspartam (E 951) gibi bazıları ise yapay gıda katkı maddeleridir.

Gıda katkı maddeleri bir teknolojik gereklilik için üretim teknolojisinin gerektirdiği gıdalara eklenmektedir. İşlenmiş gıda ürünlerinin uzun süre bozulmadan saklanabilmesi ve kalitesini koruyabilmesi için gıda katkı maddelerinin kullanılması kaçınılmazdır. 

Örneğin; nitrit, nitrat katılmamış işlenmiş et ürünlerinde (salam, sosis, sucuk vb.) çok çabuk mikrobiyolojik bozulma olabilir. Bu da ölüme kadar uzanan botulizm gibi gıda zehirlenmelerinin nedenidir. Diğer bir örnek verecek olursak, gıdaya antioksidan katılmaması durumunda, yağlar oksitlenir ve sağlık için zararlı hale gelebilir.


Yumurtanın sarısının rengi, tavuğun beslenme şekline göre değişmektedir. Yumurta sarısının rengi kalite standardı olarak değerlendirilmemelidir. 

Tavuğun geç pişmesi ırkıyla ve yaşıyla ilişkilidir. Endüstride hızlı yetişen ve kolay pişen tavuk ırkları üretildiği için markette aldığınız tavuk çok daha kolay pişmektedir. Köy tavukları geç pişer çünkü genellikle kesime uygun çabuk gelişen etlik piliç (broiler) türleri beslenmez. Köylü öncelikle tavuğun yumurtasından olabildiğince uzun süre faydalanmak ister. Öte yandan tavuğu olabildiğince uzun süre yumurtasından faydalanmak için yumurtadan kesilinceye kadar kesimlik olarak satmaz. Yani köy tavuğunun daha geç pişmesi, besilik olarak özel yetiştirilen broiler gibi genç değil daha yaşlı olması ve tavuk ırklarının farklı olmasından kaynaklanmaktadır.

Meyve sularına; tatlandırıcı, aroma verici, renklendirici, koruyucu vb. katkı maddeleri ve ilave şeker eklenmesi yasaktır. Yani bunlar evinizde sıktığınız meyve suyuna çok benzerdir. En büyük fark, raf ömrü boyunca bozulmadan besin değerinin korunabilmesi için gıda işletmelerinde ısıl işlemden geçmesidir. 

Ancak meyve suyu ile meyveli içeceğin aynı ürünler olmadığı unutulmamalıdır.

Kaya tuzunun diğer tuzlara göre herhangi bir üstünlüğü yoktur. Kaya tuzu yer altındaki tuz galerilerinden tekniğine uygun olarak elde edilen tuzlardır. 

Sofra tuzu ise deniz, göl ve kaya tuzlarından üretilen, doğrudan son tüketiciye sunulan, ince öğütülmüş, iyotla zenginleştirilmiş, rafine edilmiş veya edilmemiş olarak ana maddesi sodyum klorür olan ve insan tüketimine uygun nitelikteki tuzları ifade eder.

Glüten buğday başta olmak üzere arpa, çavdar gibi bazı tahıl ürünlerinde yer alan bir proteindir. Bazı insanların bağırsaklarında glüteni parçalayacak enzim yeterli düzeyde bulunmadığından bu kişilerde glüten intoleransı ortaya çıkar. 

Çölyak hastalığı teşhisi konulan bireylerin glüten içeren gıdaları, günlük diyetlerinden çıkarmaları ve tüketmemeleri gerekir. Doktor teşhisi ile glüten intoleransı olduğu ortaya konmayan sağlıklı bireylerin glüten içeren gıdalardan kaçınmasına gerek yoktur.

Dünya'da tavuklarda hormon kullanımı ile ilgili yapılan araştırmalar, tavuklara hormon verilmesinin ekonomik ve uygulanabilir olmadığını göstermiştir. Tavukların hızlı büyümesini sağlamak için hormon uygulaması yapılmamaktadır. 

Tavuklarda bu amaçla kullanılabilecek bir hormon ülkemizde bulunmamaktadır. Türkiye'de yetiştirilen kanatlı hayvanlarda hormon kullanımına bugüne kadar rastlanmamış ve bu konuda herhangi bir tespit bulunmamaktadır. Türkiye'de kümes hayvancılığı yetiştiriciliğinde hormon kullanılmaz. Hormon kullanımı yasal ve uygulanabilir değildir.

Ülkemizde antibiyotik kullanımına ilişkin yasal düzenlemeler Avrupa Birliği (AB) mevzuatı ile uyumludur. Tedavi ve hastalık durumunda hayvanları koruma amaçları dışında antibiyotik kullanılması yasaktır.  

AB ülkelerinde yasaklanmış bir ilacın ülkemizde ruhsatlandırılması ve kullanımı söz konusu değildir.  Antibiyotikler sadece veteriner hekimin yazdığı reçete doğrultusunda kullanılabilir.  Antibiyotik kullanılması durumunda her türlü riski ortadan kaldırmak adına kesimden önce ilaç arınma süresinin (bekleme süresi) dikkate alınması da yasal zorunluluktur. 

Bakanlığımızca; kilo verdirici, kilo aldırıcı, boy uzatıcı, cinsel performans artırıcı, sigara bıraktırıcı, hastalıkları önleyici, tedavi edici ve iyileştirici iddiasında bulunan ürünlere kesinlikle takviye edici gıda onayı verilmemektedir.

Bakanlığımızdan onay alan takviye edici gıdaların; beslenme amacı dışında kilo verdirici, kilo aldırıcı, boy uzatıcı, cinsel performans artırıcı, sigara bıraktırıcı, hastalıkları önleyici, tedavi edici ve iyileştirici ürünlermiş gibi satışa sunulması, reklam ve tanıtımının yapılması yasaktır. Bu tür iddialarla satılan ürünler, söz konusu beklentilerin karşılanması amacıyla tüketilmemeli, satışının yapıldığının görülmesi durumunda Alo 174 Gıda Hattına şikâyette bunulmalıdır. 

Tavuk etini pişirmeden önce suda yıkamaya gerek yoktur, tavuğu iyice pişirmek yeterlidir. Tüm diğer gıdalarda olduğu gibi pişme esnasında varsa tavukta bulunabilecek mikroorganizmalar da yapılacak yeterli pişirmeyle elemine edilecektir. 

Etler yıkandığı zaman üzerlerinde bulunabilecek mikroorganizmaları mutfağın diğer yerlerine bulaştırma riski doğmaktadır. Bu nedenle çok kirli gördüğümüz kısımlar var ise buralar yıkanmak yerine, kesip uzaklaştırılabilir. 

Tüketiciler tarafından yumurtaların dış kabuklarındaki kirlerin yıkanınca temizleneceği düşünülmektedir. Ancak yumurta yıkandığı zaman üzerinde bulunan mikroorganizmalar, yumurta kabuğunda bulunan ve gözle görülmeyen gözeneklerden içeri girer ve yumurtanın bozulma riskini artırır. Hazır ambalajlı yumurtalar yıkanmadan gıda ile teması uygun kapaklı kaplarda muhafaza edilmelidir. 

Zehirli bileşiklerin büyük çoğunluğu ısıya dayanıklıdır ve pişirmekle, kaynatmakla veya kurutmakla mantarın zehirliliği ortadan kalkmaz. Bu sebeple doğadan toplanan mantarlar, yenilebilir olduğundan emin olunmadığı sürece hiçbir şekilde tüketilmemelidir.

Konserve işlemi, ısıl işlem uygulanarak bir gıdayı tazeliğine en yakın şekilde uzun süre korumak için kullanılan bir yöntemdir. Konserve yapımı için ham madde olarak seçilen ürün mevsiminde ve taze olmalıdır. Sebzelere yüksek ısıl işlem uygulandığı zaman bazı vitaminlerde (özellikle B grubu ve C vitamini) kayıplar olduğu bilinmektedir. Ancak protein, kalsiyum gibi diğer temel besin öğeleri miktarının aynı kaldığı veya kaybın dikkate alınmayacak derecede az olduğu söylenebilir. 

Araştırmalar, konserve ürünlerin taze ve dondurulmuş halleriyle hazırlanan yemekler kadar besleyici özelliklere sahip olduğunu göstermektedir. Konserve ürünler tekniğine uygun şekilde üretildiği sürece besleyici özelliğini kaybetmemektedir.

Türk Gıda Kodeksi gereği içme sütüne katkı maddesi eklenmesi yasaktır. Yani paketli içme sütünün uzun süre dayanımını, içerisine herhangi bir katkı maddesi ilavesiyle değil sütün fabrikaya kabulünden paketlenmesine kadar uygulanan kontrollü üretim sürecinden kaynaklanmaktadır. 

Çiğ sütler gıda güvenilirliği ve kalite kriterlerine göre gerekli analizler yapılarak fabrikaya kabul edilmektedir. Ardından bu sütlere pastörizasyon, sterilizasyon, UHT gibi uygun ısıl işlemlerden biri uygulanmaktadır. Uygulanan ısıl işlem sütteki istenmeyen zararlı mikroorganizmaları ortadan kaldırır. Isıl işlem uygulanan sütler tamamen aseptik koşullarda paketlenir. Bu süreçler sayesinde paketli içme sütünün, raf ömrü boyunca rafta bozulmadan kalması sağlanır.

Tüketicilerin bir kısmı sağlıklı oldukları gerekçesiyle pazar tezgâhlarından taze peynir satın alabilmektedir. Bu peynirler çiğ sütten yapıldıkları, pastörize edilmedikleri ve hijyenik şartlarda üretilip üretilmedikleri bilinmedikleri için insan ve toplum sağlığı açısından risk teşkil etmektedir. 

Peynir yapılan süt başta brusella olmak üzere bazı hastalık etmeni taşıyan hayvanlardan elde edilmişse, bu hastalık etmeni mikroorganizmalar peynire geçmektedir. Peynir, kontrollü sütten üretilmemiş ve elde edilen süte ısıl işlem uygulanmamışsa insan sağlığı üzerine ciddi risk oluşturacaktır. Bu nedenle kaynağı bilinmeyen ve pazar tezgâhlarında satılan taze peynirleri satın almamak gerekir. 

Donuk ürünlerin çözünme işlemi en dışından içe doğru gerçekleşmektedir. Oda sıcaklığında çözündürülen dondurulmuş ürünlerin dış kısmı çabuk çözüneceği için gıdanın orta kısmı henüz çözünmeden, dış kısımlarında mikroorganizma üremesi başlayabilmektedir. 

Bu nedenle gıdalar; oda sıcaklığında, su içerisinde, kalorifer üzerinde veya yakınında, hafif ateşte veya direkt güneş ışığı altında bekletilerek çözdürülmemelidir. Sıcaklığın kontrol altında olduğu buzdolabında bekletilerek yavaş yavaş çözdürme en uygun yöntemdir. 

Çözdürülmüş gıdalar uzun süre bekletilmeden tüketilmeli ve tekrar dondurulmamalıdır. Bu sebeple tek seferde tüketebileceğimiz kadar dondurulmuş ürünü çözündürmeliyiz.

Yoğurt, krema, reçel, salça, ekmek, meyve suları gibi su oranı yüksek ürünler, kırmızı et, beyaz et sosis, salam gibi et ürünleri, yumuşak sebze ve meyveler (salatalık, domates, şeftali vb.) ve pişmiş yemeklerde küflenme varsa o bölge kesilse bile tüketilmemesi önerilmektedir. Çünkü oluşan küflere ait miseller gözle görülür olmasa dahi gıdanın derinliklerine doğru gelişim gösterebilir ve bazı küf türleri insan vücuduna zararlı toksin denilen zararlı bileşikler üretebilir. 

Temiz sulardan elde edilmiş taze balık, bekletilmeden uygun şekilde pişirilip taze yoğurtla birlikte tüketildiği zaman zehirlenmeye sebep olmadığı bilinmektedir. Balığın yapısında histamin denilen proteinin miktarı, bayat balıkta artış gösterir. Balık sudan çıkartıldıktan sonra hızlıca soğutulmazsa histamin artışı görülür ve bu şekilde beklemiş balık tüketildiğinde histamin vücutta alerjik reaksiyonlara ve beraberinde olumsuz etkilere ve zehirlenmelere yol açabilir. Yoğurtta da histamin adlı madde bulunur. Taze olmayan balıkla birlikte yoğurt tüketilmesi histamin artışına neden olacağı için tavsiye edilmemektedir. Ancak burada önemli olan balığın tazelik derecesidir. Bu nedenlerden dolayı eğer balığın tazeliğinden eminsek, balıkla birlikte yoğurt tüketilmesinin herhangi bir sakıncası olmayacaktır.

Çiğ sütün işlenmesi esnasında uygulanan pastörizasyon ve UHT gibi ısıl işlemler ile süt yağının süt içerisinde eşit şekilde dağılmasını sağlayan homojenizasyon işleminin sütü zararlı hale getirmesi söz konusu değildir. Süte uygulanan pastörizasyon veya UHT işlemi, gerek insan sağlığı gerekse insan beslenmesi açısından daha uygun yöntemlerdir. Bu sayede sütün besin kalitesi korunurken istenmeyen zararlı mikroorganizmalarda elemine edilmektedir.

Esmer şeker, beyaz sofra şekerine renk vermek üzere şeker kamışı melası ilavesiyle elde edilmektedir ve temel bileşeni beyaz sofra şekeridir. Bu sebeple esmer şeker, beyaz sofra şekerinden daha sağlıklıdır denilemez. Dünya Sağlık Örgütü, serbest şeker tüketiminin toplam enerji alımının %10’undan azına düşürülmesini tavsiye etmektedir. Dolayısıyla aşırı şeker ve şekerli ürün tüketiminden kaçınılmalıdır.

Süt tozu, sütün yaklaşık %90’ını oluşturan su içeriğinin düşük basınç ve sıcaklık altında buharlaştırmasıyla elde edilmektedir. Süt tozunda, sütün suyu uzaklaştırılmakta ve diğer besin ögeleri kalmaktadır. Süt tozu, sütün bozulmasının önlemesi, uzun süre dayanıklı hale getirilmesi, taşıma ve depolamanın kolaylaştırılması amacıyla yapılmaktadır. Süt tozları istenildiği zaman, yaklaşık 10 kat içilebilir nitelikte su eklemek ve karıştırmak yoluyla kullanılır. 

Ayrıca kahve beyazlatıcısı olarak satılan ürünler ile süt tozunun aynı ürünler olmadığı unutulmamalıdır.

Aşırı yağ ve yağlı ürün tüketiminin çeşitli kalp ve damar hastalıklarına sebep olduğu bilinmektedir. Bu sebeple aşırı yağ ve yağlı ürün tüketiminden kaçınılmalı, yeterli ve dengeli beslenilmelidir. Aşırı tüketilmediği sürece tereyağı insan vücut ısısında sıvı formda vücutta sindirme katılacağından ciddi bir sağlık riskine sebep olmayacaktır.

Süt ve süt ürünleri yüksek oranda içerdiği kalsiyum nedeniyle kemik gelişimini erken yaşlarda desteklediği gibi ileriki yaşlarda da kemikler üzerine faydası bulunmaktadır. Ayrıca bu ürünler içerdikleri protein, vitamin vb. diğer besin ögelerini de içerdiğinden yeterli ve dengeli beslenme açısından tüketimi önemlidir. Laktoz veya kazein adlı süt bileşenlerine alerjisi olmayan her yaş grubunun süt ve süt ürünlerini tüketmesi gerekir.

Sütte bulunan laktoz adlı karbonhidrat, insan vücudunda bulunan laktaz enzimi ile sindirilmektedir. Bazı insanlarda genetik olarak laktaz enziminin az olması nedeniyle (laktoz intoleransı) süt içildiğinde içeriğindeki laktoz yeterince sindirilemez ve şişkinlik vb. sindirim sorunlarına neden olabilir. Yoğurt, ayran, kefir, sert peynirler gibi süt ürünlerinde laktoz miktarı süte göre çok daha az olduğu için süt gibi aşırı sindirim sorunlarına sebep olmaz.

Zeytinin dalından kopartıldığı gibi yenmesi mümkün değildir ve zeytinin boya ile siyahlaştırılmasına ihtiyaç yoktur. Zeytinde doğal olarak bulunan fenolik bileşenler, zeytinin sofralık tüketim için işlenmesi sırasında doğal olarak zeytini siyah renge dönüştürür. 

Zeytin çekirdeğin siyah olması olgunluğu ile ilgilidir. Ağaç üzerindeyken zeytin olgunlaştıkça siyah/mor renge sahip fenoller zeytinin kabuğundan başlayarak çekirdeğine doğru ilerler. Tam olgun zeytinlerde bu fenoller çekirdeğe ulaşır ve çekirdeğin rengi siyaha dönüşür.

Zeytini siyah rengini alması için salamura havuzlarında bekletilmesinde demire veya başka bir metale ihtiyaç yoktur. Hiçbir zeytin işletmesinde metal/demir vb. zeytinleri karartmak için kullanılmaz. Oksidasyonla karartılan siyah zeytinin renginin sabitlenmesi için Türk Gıda Kodeksinin izin verdiği miktarlarda Ferro glukonat ve/veya Ferro laktat isimli gıda katkı maddeleri kullanılabilir.

Zeytin işleme sürecinde, zeytinin acılığını gidermek amacıyla alkali ile işlenebilmektedir. Bu ürün Türk Gıda Kodeksi Sofralık Zeytin Tebliği'nde "işlem görmüş zeytin" olarak tanımlanmaktadır. Alkali ile işlem genellikle halk arasında kostik olarak bilinen sodyum hidroksit içeren çözeltide gerçekleştirilmektedir. Alkali ile işlem uygulamasından sonra, fermantasyon öncesi zeytinler tekniğine uygun şekilde yıkanmaktadır. Sofralık zeytinlerde ürün adının; işleme şekli, olgunluk dereceleri ve piyasaya sunuş şekillerine göre tanımlanan isimlerle desteklenmesi gerekmektedir. İşleme şekli ürün adı ile aynı puntoda olacak şekilde belirtilmelidir. Alkali ile işlem görmüş zeytinlerin etiketinde üretim metoduna göre, "işlem görmüş kurutulmuş zeytin/işlem görmüş salamura zeytin/oksidasyonla karartılan zeytin/işlem görmüş zeytin" ifadelerinden birisi yer almalıdır.

Zeytinlerin acılığı fenolik bileşenlerde kaynaklanmaktadır. Oleuropein başta olmak üzere zeytinde 20’den fazla fenolik bileşen vardır. Bunlar da zeytine acı tat vermektedir. Üretim sırasında bunların miktarı biraz azaltılarak acılık da azaltılmış olur. Biraz acı zeytin tüketmek daha fazla fenolik bileşen tüketmemizi sağlayacağı için uzmanlarca tavsiye edilmektedir. 

Ülkemiz tuz ve su kullanılmadan zeytin üretimi Ar-Ge’sinde lider konumdadır. Sağlık açısından aşırı tuz içeren ürünlerin tüketiminden kaçınılmalıdır. Tuz zeytinin doğal aromasını maskelemektedir. Az tuzlu zeytinlerin aroması daha iyi hissedilmektedir. Özellikle kurutma, etilen, karbondioksit, ultrases gibi teknolojiler ile daha kısa sürede, tuz ve/veya su kullanılmadan çevre dostu teknolojiler ile zeytin üretim teknolojileri geliştirilmektedir.